Bekledi bir süre daha düşünemeden. Bekledi yumuşak ama zehirli; ateşli ama ölümcül dokunuşları. Dudakları teninde hissetmek istiyordu. Onların dokunuşuyla koşacaktı cehennemin ateş çukurlarında zevkle. Bir günahı yaşamak, hissetmek dudaklarının yakan alevini. Sürünerek yaklaşan bedenin hayal meyal farkındaydı. Çıplak vücudunda sürünen rüzgar, hislerini köreltmişti. Çıplak bacaklarına dokununcaya kadar sürünen varlığın, varlığını kabullenemedi. Dokunuşları ürperticiydi. Teninde alev alev yanan zevk, aklının bir köşesinde kaçması için yırtınan benliğini karanlığa yolladı. Islak ama tenini kavuran dokunuşlar teninde gezinmeye başladı. Artık gözlerini açmak istiyordu. Onu zevkin doruklarında dolaştıran bu kadına çıplak gözleriyle bakıp gerçek olduğuna inanmak istiyordu yaşadıklarının. Ama çok zordu, göz kapakları ona karşı amansız bir savaş verirken. Açmasına imkan yoktu.
Tıslamayı andıran bir ses kulaklarına dolunca, olduğu yerde büzüldü. Tenine zevk vadeden, ıslak ama kavuran dokunuşlar artık sadece acı vaat ediyordu. Titremeye başladı zevkle değil, korkuyla. Benliği bedeninin kontrolünü ele geçirmek için son bir hamleyle sıkı sıkı tutundu. Engelleyemediği ölüm çığlığıyla birlikte gözleri açıldı. Karanlıkta bedenine tutunmaya çalışan benliği cehennemin kırmızı karanlığına sürüklendi. Anlamsız bir görüntü ve bir saplantı ve bir düşünce onu asla terk etmedi sonsuz ateşin göbeğinde kıvranırken. Sarı gözler. Ve onlara nasıl olup da kanmıştı. Ve neden onun peşinden gelmişti?
******************************************************
Burnunun üzerinde uçuşan sinekler uykusunu yavaş yavaş kaçırdı ve en sonunda katlanamadığı için yataktan kalktı. Şortunu çıkartıp yazın bunaltıcı sıcağından kurtulmak için soğuk duşun altına attı kendini. Soğuk, sersemliğini tamamen üstünden alırken sıcaktan bunalmış zihnini tazeledi. Su damlaları teninden küvete kayarken omuzlarında hatırlamadığı bir yükü de yanında taşıdı. Suyun altından bir an olsun çıkmak istemiyordu ama kızının ağladığını işitince yapılabilecek başka bir şey yoktu. Siyah bir havluyla kurulanıp, beline doladı ve doğruca kızının yanına gitti. Kucağına alınca sustu. Çok güzeldi. Annesinin kızıl saçlarını miras almıştı. Bembeyaz teni terden parlıyordu. Hemen üstünü değiştirdi ve kucağında hafifçe sallamaya başladı. Yeniden uykuya dalmak üzereydi. Başparmağını ağzına götürdü ve emmeye başladı. Kokusunu içine çekti kızının. Çilek kokuyordu. Savunmasızdı ama. Omuzlarının çöktüğünü hissetti. Korkuyordu. Bir gün ölecekti ve Ada’yı, kızını, canını öfkenin ve nefretin hiçbir nedeni olmadan hüküm sürdüğü bu çukurda terk edecekti. Zorunda kalacaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder