Impala’yı yolun kenarındaki ağaçlardan birinin altına park etti. Hala uyuyan Ada’yı arka koltuktan alıp teyzesinin kapısını çaldı. Güler yüzlü kadın olduğu söylenemezdi pek teyzesinin. Annesine benziyordu daha çok. Fakat bakışları yargılayıcı; sözleriyse alaycıydı. Evlatlık olmasa anneannesinin genlerini aldığını söylerdi. Galiba bu tür durumlarda kan bağı olmasa da armut dibine düşermiş. Kapıyı her zamanki hoşnutsuzlukla açtı ve tek kelime etmeden Ada’yı kucaklayıp içeri girdi. Yüzüne bile bakmamıştı kapıyı arkasından kapatırken. İki sene önce ona bir yara izi hediye etmişti çünkü. Teyzesi onu asla affedemedi. Ama nasıl olduysa, güvenecek kimsesi olmadığında Ada’ya evini açtı. Bu işin içinde annesinin olduğundan şüpheleniyordu. Impala’ya geri döndü ve okulun yolunu tuttu. Sahil şeridinden yavaşça giderken yolda elinde dondurma yalayarak ilerleyen hamile bir kadın gördü. İki sene önce teyzesi de onları ziyarete geldiğinde hamileydi. Kadın kocasıyla elele yürüyordu. İki yıl önce arabadan teyzesi de eniştesiyle elele inmişti, hiçbir şeyin o kadar ters gideceğini bilmeden. Lale’yle ilişkilerinin doruklarındaydılar o zamanlar. Neredeyse sürekli sarhoştular. Akıllarına eseni yapıyorlardı. Sokak kavgalarına karışıyorlar, sevişiyorlar, etrafa zarar veriyorlardı ve işin kötü yanı bundan zevk alıyorlardı. Dünyayı seks ve şiddet anaforu içinde savrulan aciz bir yaratık olarak görüyorlardı. Belli bir süre zevkin ve şiddetin uç noktalarında yaşadılar. Hızla tükettiler. Sonraysa açlık başladı. Yeni zevklerin peşine düştüler. Karanlıkta fısıltılar duymaya başladılar, arayışlarına cevap olaraksa. Kısa bir süre sonra da karanlığın göbeğinde onun bir parçası olarak bedenlerini ve zihinlerini yeniden şekillendirdiler. Teyzesi ziyaretlerine geldiğinde her şey doruk noktasındaydı. İnsan ruhlarını yiyen bir iblisi dünyaya çağıracaklardı. Onun ete kemiğe bürünmesini sağlayacaklardı. Ama Lale ondan ayinin son halkasını gizlemişti. Her şeyi gizlilik içinde planlamıştı, onun izin vermeyeceğini bildiğinden. Ayin için malzemeleri bulmak bir aydan fazla zaman aldı. Çeşitli hayvanların kanı ve kemiğini de içeren upuzun bir listeydi. Büyünün en karanlık yanına şahitlik ediyorlardı ve kısa bir süre sonra daha da derinliklerine ineceklerdi. Teyzesi kocasıyla elele arabadan indiği sırada bunların hiçbirinden haberi yoktu; diğerleri gibi. O gece olacakları zaten hiçbirisi hatırlamayacaktı. Kötü bir kabus gördüklerini zannedeceklerdi.
Okulun kapısında aramadan geçtikten sonra okulun otoparkına doğru yönlendi. Yolun ortasında yürüyenlere ya da aniden yola atlayanlara çarpmamak için hızını iyice düşürdü. Öğrenci otoparkına girdiği zaman yerinin boş olduğunu gördü ve arabayı oraya park etti. Bugün ortalık biraz fazla sakindi. Girişte de aramalar her zamankinden daha uzun sürmüştü. Arabadan indi ve kendi fakültesine doğru yollandı. Etrafta çok az öğrenci vardı. Öğrencilerin en bol olduğu kafe bile boş denecek kadar az sandalyeyi doldurabilmişti. Güneş etrafı kavurmaktaydı ama daha saat 11 bile değildi. Öğrenim gördüğü binanın önünde geniş bir alan vardı. Çimle kaplı olduğu için öğrenciler orada oturup vakit geçirmeyi severdi. Genelde kalabalık olurdu orası. Ama o gün, o kalabalığı orada ilk gördüğü anda yanlış bir şeylerin olduğunu anlamıştı. Koşarak toplananların yanına gitti. Kendi aralarında fısıldaşanlardan anladığı kadarıyla biri öldürülmüştü. Ceset sabah çimlerde kendi kanı içinde görünmez halde bulunmuş. Dinleyen kızlardan birisi midesini tutarak uzaklaştı. Bu arada sınıf arkadaşlarının bir bankta oturduklarını fark etti. Yanlarına yaklaştığındaysa gözlerinde yaşlar gördü şaşırarak. Ölen kişi onların sınıfındaydı. Gerçek aklına girerken kapıları hüzüne de açmıştı. Hafifçe silkelendi sanki aklındakileri kafasından çıkartıp atabilecekmiş gibi. Onlardan daha bir hafta önce tartıştığı Mustafa’nın öldürülmüş olduğunu öğrendi. Tartıştıkları günü çok iyi hatırlıyordu. Ada’yı okula getirmek zorunda kalmıştı. O gün derse gelen hocası da izin vermişti girmesine. Ders çıkışı herkes Ada’yla ilgilenirken o da geldi. Kötü bir niyeti yoktu aslında. Lakin onun düşmesine sebep oldu. Dizi anında kanamaya başladı kızının. Daha ne yaptığını anlamadan Mustafa’nın üstüne atladı ve yumruklamaya başladı. Etraftakiler araya girmesiydi olay ne kadar büyür bilmiyordu ama o anki öfkesini tarif etmenin hiçbir yolu yoktu. Her şey olabilirdi. Ada’yı doğruca bir hastaneye götürüp dikiş attırmıştı dizine. Sonrasında araları düzelmişti. Yine de bir husumet vardı aralarında. Lakin böyle bir şey aklından hiç geçmemişti. Ölümü çok kötü olmuştu. Acı çekmiş olmalı. Hem de çok. Çırılçıplak soymuşlardı. Elleri bağlanmamış, yana doğru açık duruyormuş. Önce göğüs kafesini kaplayan deriyi yüzmüşler. Göğüs kafesini ortadan ikiye açarak kalbini söküp yanına bırakmışlar. Herkesi çok etkilemişti bu olay. Anlatanın sesi titriyordu. Etrafta polisler hala inceleme yapmaktaydı, pek bir şey çıkaramayacaklarını bilerek. Arkadaşlarının yanına, banka çöktü ve etrafı izleyip yapılan detaylı yorumları dinlemeye koyuldu. Bir süre sonra nereden geldiğini anlamadığı bir his zihnine hakim oldu. Sanki birisi ya da birileri onu izliyordu. Kafasından bir türlü atamıyordu bu hissi. Tuvalete gideceğini söyleyip fakülte binasına girdi. His gittikçe güçlendi. Tuvalete girip kapıyı kapattı ve sakinleşmek için kendine biraz süre tanıdı. Biraz sakinleştikten sonra kabinden çıktı. Yüzünü yıkamak için lavabolara yöneldiği sırada önünde bir şey belirdi. Saçları ateş kadar kızıl bir kadın. Gülümsüyordu. Yok. Sırıtıyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder