Teyzesinin cansız bedeni yerde yatıyordu. Kalbi de yanındaydı. Lale anlamadığı bir şeyler fısıldıyordu. Uzun bir sessizliğin ardından yatak odasına doğru yöneldi Lale ve o da arkasından. Ada’nın yattığı yatağın başında dikilirken buldu Lale’yi, odaya girdiğinde. Oda mum ışığında ürkütücü gözüküyordu. Her şey gölgeliydi. Ada’ya doğru baktı. Gözleri kıpkırmızıydı. Zihni o anda kızının neden o kadar çok ağlamış olduğunu kavrayamıyordu. Zihni de bulunduğu oda kadar gölgelerle doluydu. Ada’ya doğru ilerledi. Onu kucağına aldı ve salona götürdü. Lale de hemen arkasından ilerliyordu. Ama artık ayak sesleri yoktu. Arkasından sanki bir şer sürünerek ilerliyormuş gibiydi. Ama içi yine de huzur doluydu. Bilmiyordu ve o anda bilmek de istemiyordu. En azından böyle düşünüyor olması gerektiğini hissediyordu. Bir an Ada’ya baktı. Gözleri korkuyla irileşmişti. O da sessiz olması gerektiğini anlamış gibiydi. Salona geçtiler. Ada’yı istemeye istemeye bir koltuğa oturttu. Ağlamak üzereydi. Kızını bırakmak istemiyordu. Lale, Ada’nın önünde durdu cebinden çıkardığı bıçakla birlikte. Onu son gördüğünde de elinde böyle bir bıçak vardı. Teyzesini yaralayıp kaçtıktan sonra hiç kimseyle ilgilenmeden Lale’nin peşinden gitmişti. Onu her zaman buluştukları eski kulübede buldu. Evi keşfettikleri sırada ev içine dahi girilemeyecek haldeydi. Kısa bir süre içinde orayı buluşmak için uygun bir yer haline getirdiler. Orada buluşup uzun uzun sohbet ederlerdi, gülerlerdi. Orada kimsenin tehditkar ya da küçümseyen bakışlarına mağruz kalmazlardı. İblis çağırma planlarını da burada gerçekleştirmişlerdi. Onun için Lale’yi orada bulacağından emindi ve öyle de oldu. Camdan içeriye baktığında Lale’nin elinde bir bıçak tuttuğunu gördü. Onunla karnına, teyzesine çizdiği rünleri çizmişti. Kapıyı bir hışımla açıp içeri girdi. Bu insan ruhlarını yiyen iblis konusu artık çok fazla olmuştu. Kurdukları güç sunağını bir tekmeyle yerle bir etti. Öfke ve şaşkınlıkla donakalan Lale’nin elinden bıçağı aldığı gibi odanın bir köşesine fırlattı. Lale’ye de bir tokat patlattı. Kız bir hışımla yerden doğruldu. Lale’yi hiç bu kadar öfkeli görmemişti. İşine ikinci defa karıştığını söyleyip küfrediyordu. Onu sakinleştirmeyi denedi. Ama bu neredeyse imkansızdı. En sonunda biraz sakinleşir gibi oldu ve o gece daha farklı bir şekilde dile getirmeyi planladığı o söz ağzından dökülüverdi: “Hamileyim.” Aklı buz tuttu adeta. Hiçbir şey söyleyemedi. O zaman anladı ki Lale çocuğunu kurtarmak istemişti. O günden sonra Lale’yi bir daha hiç görmedi.
Lale cebinden bir bıçak çıkardı. Bıçağı hemen tanımıştı. Yıllar önce de bu bıçak Lale’nin başarısızlığından sonra Ada’nın katili olmaya yeltenmişti. Yarım bıraktığı işi tamamlamak için bir kez daha kınından çıkmıştı işte. Ada’nın yanına gitmek için hamle yaptı ama vücudunun kontrolü artık ona ait değildi. İpleri çekilince hareket edebilen kuklalardan farksızdı. Zihnini arıtmaya çalıştı ama dikkati Ada’da olduğundan yapamadı. Bir şeyler yapmak zorundaydı. Belki odanın o tarafına kadar koşup Lale’yi durduramazdı fakat ona bir şeyler fırlatabilirdi. İlgisini dağıtabilirdi. O zaman onun üzerindeki etkisi de azalırdı. Masanın üzerinde duran vazoya uzanmaya çalıştı. Birkaç girişimin ardından başardı da. Vazoyu sırtına yiyen Lale öfkeyle döndü. Onu yere savurdu, elinin tek bir hareketiyle. Üstündeki siyah gömlek parçalara ayrıldı. Lale yavaşça yaklaştı. O sırada bütün bu zaman boyunca Lale’yi ilk defa gerçek yüzüyle gördü. Kızıl saçları her zamanki gibi güzel yüzüne dökülüyordu. Dudakları büyülüyordu her zaman ki gibi. Ama belden aşağısı… Bir yılandı. İçinde uyanan dehşete ve iğrenme duygusuna engel olamadı. Bağırmak istiyordu ağzını açamasa da. Sürüne sürüne yaklaştı yanına. Elleri çıplak göğsünde dolaştı. Dokunuşları sıcak ama ıslaktı. Onu sakinleştiriyordu. Bir an için düşüyordu da buna. Sonraysa Ada geldi aklına ve ağzından dökülmese de zihninde tek bir soru yankılandı: “Neden?” Lale de durakladı o an. Dudaklarını dudaklarına yaklaştırdı ve öptü. Sonraysa kulağına “ Kızımı kurtarmak istemiştim.” dedi. Aslında Ada’nın çok farklı bir yaşamı olabilirdi. Lale iblisi bu dünyaya sokma planları yaparken hamile olduğunun farkında değildi. Ama insan ruhlarını yiyen iblis bunun farkındaydı ve kurban olarak Lale’nin karnındaki çocuğu seçmişti, sadakatini sınamak için. Lale de bir çıkış yolu olarak karnındaki bebeği değiştirmeye karar vermişti. O gece her şey ters gitmişti lakin. Planlandığından çok farklı. Bebeğin doğumuna çok az kalıncaya kadar her şeyin bitmiş olduğunu düşünmüştü Lale. Zira yanılıyordu. Sunağın yıkılması iblisi zayıflatmıştı sadece. Ondan iletişim kuramamıştı. Lale onun fısıltılarını tekrar duymaya başladığında ne yapacağını bilememişti. Bebeği doğurup onu terk etmişti korumak için. İblis de bu süre zarfında git gide güçlenmiş ve Lale’nin bedenini ele geçirmişti. Bu dünyaya giremiyordu çünkü işaretlediği kurban henüz üzerine düşen görevi yerine getirmemişti. Onu bulup kanına sahip olması gerekiyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder