2009-11-03

Zamanda Gedik ve Mahşer: Vol. 1

Gözlerim kapalı. Zaman daha gelmedi. Uyuyor olmam gerekir. Ama zaten uyuyordum da. Sadece aklımın görevimi kendi kendine yüzlerce defadır tekrarladığı kısmı ayıktı. “Hayatta kalmalarını sağla!” Artık o her zaman söylenen aklın farkındalığı ve yitmişliği arasındaki sınırdaydım. Eğer bu seferde de başaramayacak olursam, aynı uyandırılış şeklini, aynı sözleri, aynı mimikleri, aynı hareketleri bir kez daha görecek olursam; o sınırdan sonu olmayan bir uçuruma düşecektim. Sonsuza dek sonsuzluğa…

İşte başlıyoruz. Beni uyandırmaya geliyorlar. Mahşer Günü’nün arifesinde olduğumuzu bilmeden gülüşüyorlar. Dünya için ne kadar önemli olduklarının farkındalığı akıllarında olmadan ne kadar da mutlular. Birkaç saat sonra onlara bunları daha önce defalarca anlattığım zamanki gibi anlattığımda yüzlerinin aldığı şekli hatırlayınca kendimi berbat hissediyorum. Bunu defalarca yaşamak zorunda kalmak ne kadar zor anlatamam. Onlardan birisi, hangisi emin değilim, Ölüler Diyarı’nda Rüzgarların tahtına çıkacak. Dünyamıza tekrardan hayatı üfleyecek. Dünya için çok önemliler. Onları korumak için bugünde defalarca öldüm. Neyse ki onları bağlayan lanet, bugünün kaçıp gitmesini önlüyor. Hayatta kalabilirsem ve ölüler ayağa kalktıktan iki saat sonrasına kadar onları hayatta tutabilirsem, yardım gelecek. Melekler ölülerle savaşmak için gökyüzünü kapılarını açacaklar. Dünyaya mahşer gününün haberini verircesine tüm ölüler ve ölümlüler gökyüzüne bakacaklar ve ölüler meleklere saldıracaklar. İşte tam bu anda Rüzgarların Efendisi, meleklerin saflarına geçecek. Bir ölümsüz olarak ölüleri yeraltının karanlık dünyasına geri döndürecek. Tabi önce iki saat boyunca tüm katliamın ortasında hayatta kalmalı…

Beni uyandırdılar. Kahvaltımızı ettik. Havanın kan kırmızısına dönüştüğünü görür görmez; onlara her şeyi anlattım. Alıştığım ve beklediğim tepkiyi verdiler, ama bu üzülmeme engel olamadı. Her şeyi anlatmayı bitirdiğimde gökyüzü, kan kırmızısı rengini aldı (her zamanki gibi). Ve Ölümlüler Çağı’nın bitişini haber veren ilk sarsıntılar hissedilmeye başlandı. Birçok yapı yıkıldı (her zamanki gibi). Bu rutinin bir an önce bitmesini istiyordum. Çünkü savaşın getirdiği haz tüm vücudumu tetiklemişti. Bu sefer farklı olacaktı (her zamanki gibi)…

Hiç yorum yok: