2012-02-26

Bir Sabah (devamı..)

Omzumda bir el hissettim. Gözlerimi açıp doğruldum. "Yine uyuyakaldın, değil mi?" İlk seferde kalkamazsın hiç." kapıya doğru gitti. Uyandığımdan emin olmak için son bir kez kafasını çevirip baktı. "Hadi, yüzünü yıka da kahvaltıya... Yumurtalı ekmek yaptım." Başımla onayladım.

Okul üniformamı aldım merdivenden. Eskiden kardeşimle ranzada yatardık. Sonra ranzayı kestirip iki yatak haline getirince merdiven boşta kaldı. Odanın klasik erkek mavisine ahenkli bir mavide, askılık halini aldı.

Hızla giyinip, banyoya yollandım. Sıcak suyla yüzümü yıkadım. Yüzüm yorgundu. Günlerin ağırlığını hissedebiliyordum. Yüzümden okunuyordu. Gözlerim ışıksız kapı aralıklarından farksızdı. Sanki içeride hayat yoktu. Kar vardı, soğuk vardı, fırtına vardı. Rüyaların ağırlığı vardı. 

Mutfağa girdiğimde, anneannem çaylarımızı koyup masaya oturmuştu bile. Tabağına bir dilim yumurtalı ekmek aldı ve beni fark etti. "Hadisene!" Hemen köşe koltuğun ucuna oturdum. Anneannem de karşımda oturuyordu. Havadan sudan bahsetmeye başladı. "Bugün Zeynep Ablanlara gideceğim. Ne zamandır gidemedim. Ayıp oldu. Bana da bir değişiklik olur." Maharetle ekmekten bir lokma kesip, üzerine bal gezdirdi. Lokmasını yutmadan önce bir an bana baktı. "Hadisene! Soğutacaksın!" Sesinde endişenin kırıntıları hissediliyordu. Boşluğa odaklanmış bakışlarımı yemeğime çevirdim. Bir dilimi hızla bitirdim. İkimiz de sessizdik. Kaygı dolu bir sessizlikti. Kırmak için içinde bir çelişki yaşadığının farkındaydım. Ama yardımcı olmak için hiçbir şey yapmadım. Gözlerim yemeğimde, lokmaları birbiri ardı hızla mideme indirdim. "Daha ister misin?" Tabağımdakileri bitirdiğime sevinmişti. Sesinden bunu anlayabiliyordum. Uzunca bir zamandır doğru dürüst bir şey yemiyordum. Yiyemiyordum. Başımı hayır anlamında sağladım. "Afiyet olsun," deyip kalktım.

Banyoda elimi yıkarken anneannem ardımda belirdi. "Bugün okula seni ben bırakayım. Pazara da uğramam gerek. O kadar yol yürümemiş olursun." Başımla onayladım. Gittiğim lise oturduğumuz mahalleye uzaktı. Yarım saat kadar yürüyordum. Ama o yürüyüşler ben hep rahatlatmıştır. Okula adım atmadan önce bana hayat gibi gelen tek an o yürüyüşlerdi. Anneanneme bunu söylemedim.

Ben banyodan çıktığımda üzerini giyinmişti. Mor üzerine siyah çiçekli bir elbise. Aynanın karşısındaydı. Elinin tersine rujunu hafifçe dokundurup, yanaklarını renklendirdi. Ve açık kahverengi ruju dudaklarında gezdirdi. "Hazırım, sen de hazırsan çıkalım." "Çantamı alıp geliyorum, sen in."

Odama geçtim. Çantama hızla o gün olan derslerin kitap ve defterlerini doldurdum. Hızlı hareket ediyordum. Sanki bir an soluklanmak için bile dursam yeniden hareket edebilmek için güç bulamayacaktım. Evden çıkarken, kapıyı iki defa kilitledim. Merdivenleri karanlıkta koşarak indim. Dış kapıdan çıkarken yağmurun kokusunu içime çektim. Su birikintilerin üstünden atlayarak arabaya bindim. 

Başka bir gün başlamak üzereydi...  

Hiç yorum yok: